Karayolu ile Bodrum’a girerken sizi, önce Halikarnas Balıkçısı, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sevimli çehresi ve
“Merhaba, Yokuşbaşına geldiğinde Bodrum’u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyle idiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler.”
sözleri, ardından son virajı döndüğünüzde Bodrum Kalesi’nin gizemli silueti karşılar. Denizden geldiğinizde ise, Bodrum Kalesi, bütün heybeti ile Bodrum’un koruyucusu olarak çıkar karşınıza. Bodrum Kalesi, tanıklık ettiği onca yıllık tarihi geçmişi yanında 1960’lardan bu güne çok önemli bir müzeye de ev sahipliği yapmaktadır; Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi.
Dünyada ki “yaşayan müzeciliğin” en güzel örneklerinden birisine ev sahipliği yapan Bodrum Kalesi, ilk olarak Saint John Şövalyeleri tarafından yapılmıştır. Aziz Peter’e adanarak St. Peter adı ile 1406-1523 (farklı kaynaklarda farklı tarihler vardır) 180×185 metre ölçülerinde kare planlı olarak yapılan kalenin içerisinde, günümüzde değişik ülke adları verilmiş olan kuleler bulunmaktadır; İngiliz Kulesi, Alman Kulesi, Yılanlı Kule, İtalyan Kulesi ve deniz seviyesinden 47.50 m yüksekliği ile en yüksek kule olan, Fransız Kulesi.
Değişik zamanlarda ve farklı amaçlarda yapılan bu kuleler, günümüzde kendi dönemlerini yansıtan iç yerleştirmeleri ile müze ziyaretçilerini çağlar ve kültürler arasında dolaştırır. İngiliz Kulesi’ne girdiğinizde, sizi leydi ve şövalyeler karşılayarak kulenin 500 yıllık geçmişini gözler önüne seren mobilyalarında ikramlarda bulunur, bu sırada kulaklarınıza o zamanın müzikleri gelirken burnunuz bir köşede yakılan tütsünün egzotik kokusunu almaktadır. 26 ağustos 1922’de Büyük Taarruz başlarken Kocatepe’de şehit düşen Yüzbaşı İbrahim Nezihi anısına restore edilip ziyarete açılan Komutan Kulesi’ni gezerken ise kalenin o yıllarda ki komutanı Yüzbaşı Rıfat Bey’in günlük yaşamında kullandığı gündelik eşyaları, silahları ve madalyaları ile Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinde bulursunuz kendinizi.
İnşasında antik dünyanın yedi harikasından biri olan Kral Mousollos’un Mausoleum’un yıkıntılarından alınan sütun ve büyük taşların da kullanıldığı kale duvarları, doğu bölümü hariç, aralarında su hendekleri bulunan çift beden olarak yapılmıştır. İç kaleye üzerlerinde çeşitli armalar bulunan 7 kapı sonrasında ulaşılır.
İç kalenin avlusu, içinde Doğu Roma Batığı sergilemesi bulunan ve Osmanlı döneminde minare eklenerek camiye dönüştürülen şapelin harika mimarisi yanı sıra, özenle bakılan binbir renk ve kokuda ki bitki, küçük bir mutluluk şoku yaratır müze ziyaretçilerinde. Sualtından çıkartılarak avluda sergilenen binlerce yıllık amforaları seyrederken, ayaklarınızın altında güvercinler dolaşıyor olacaktır.
Bodrum Kalesi, 19. yuzyıl sonlarına doğru hapishane olarak kullanılmaya başlanmış, bu dönemde ki en önemli misafiri Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı olan kaleye bir de hamam eklenmiştir. Dört ana bölümden oluşan ve Osmanlı-Türk hamam kültürünü gözler önüne seren bu yapı, restore edilerek 1991 yılında sergilemeye açılmıştır.
Birbirinden farklı bir çok objenin sergilendiği Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin asıl ve önemli sergilemelerini, denizlerimizden çıkartılan ve arkeolojik değerleri oldukça yüksek olan eserler oluşturmaktadır. Bunların en önemlisi “Dünyanın bilinen en eski batığı” olan; Uluburun Batığı ve ondan çıkartılan bakır külçeler, el aletleri, ziynet eşyaları ve Mısır Kraliçesi Nefertiti nin harika mührüdür. Bunun yanında içinden çıkartılan yüzlerce cam eşyası ile Cam Batığı, sapasağlam çıkartılan amforaları ile Tektaş Batığını gördüğünüzde, Bodrum’da müze dolaşmak için zaman ayırdığınıza mutlu etmeye yeter.
Ayrıca; Bodrum’da bir temel kazısı sırasında şans eseri bulunan Karya Satrabı Hecatomnus’un kızı Ada’ya ait eşyaların sergilendiği Kayralı Prenses Salonu, ürkütücü düzenlemesi ile çocukların yalnız girmesine izin verilmeyen işkence odası ve hapishane olarak kullanılan Zindan bölümü, müzeyi gezerken size farklı tatlar yaratacaktır.
Tüm bunların yanı sıra, kule ve surlarından görebileceğiniz nefis deniz manzarası, gezinize bir “es” vermek için oturup soğuk bir şeyler içeceğiniz, serin ve kuş cıvıltılı kafeteryaları, bir botanik parkı görünümünde ki yürüme yolları ile Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi sizleri bekliyor.
Viraneden müzeye…
Bu eşsiz müzenin, viran bir kaleden müzeye dönüştürülmesinin ilk adımlarını 1958 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin atmıştır. Gültekin, günümüzde sualtı arkeolojisinin babası olarak tanınan George F. Bass ve Amerikalı gazeteci Peter Trockmorton ile birlikte, o günlerde süngercilerin bulduğu ve balıkçıların ağlarına takılan antik buluntuların sergilenmeleri için ilk çalışmaları başlatmıştır.
O yıllarda sualtı arkeolojisi genç bir disiplin olarak gelişirken, gerek şans eseri bulunan gerekse yapılan sualtı (denizaltı) kazılarından çıkartılan eserlerin sergileneceği bir müzenin olması gerekliliğine kayıtsız kalmayan Türk hükümeti, 1961 yılında müzenin kurulmasına karar vermiş ve Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan müzenin ilk müdürü Haluk Elbe olmuştur.
Haluk Elbe öncelikle, kalenin onarım işlerine hız vermiştir.Yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle, günümüzde müzenin girişinde yer alan sanat galerisine ismi verilen Haluk Elbe, aynı zamanda kalenin güzelleştirilmesi için de çalışmış, ağaç ve çiçeklerin dikilmesini sağlamıştır.
Haluk Elbe’nin ardından müze müdürlüğü görevini sırasıyla; Nurettin Yardımcı (1973-75), İlhan Akşit (1976-1978) ve Oğuz Alpözen (1978-2005) yürütmüştür. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin müdürlüğünü bu gün Yaşar Yıldız yürütmektedir.
Sürekli kendini geliştiren ve yenileyen müzenin günümüzdeki halini alması, bu konuda oldukça başarılı çalışmalar yapan Oğuz Alpözen zamanında gerçekleşmiştir. Günümüz müzeciliğinde oldukça önemli olan, “sergilenen eserlerin ilgili tarihlerdeki yaşam koşullarıyla sergilenmesi” ana fikri, Alpözen tarafından uygulanmaya başlanmış ve oldukça da başarılı olmuştur. Aynı dönemde müze yönetimi Teksas A.M. Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışan INA (Institute of Nautical Archaeology) ile birlikte çalışılmaya başlanmış ve sağlanan bilgi ve parasal kaynak, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin, dünyanın sayılı sualtı müzeleri arasına girmesini sağlamıştır.
“Certificate of Special Commendation 1995” ödülü sahibi olan “Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi” halen dünyada ki en önemli sualtı müzelerinden birisidir.
Travelzone Dergisi
Yazarın Notu: Avrupa’dan 52 müzenin katıldığı “Yılın müzesi” ödülüne aday gösterilen “Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi” Koşulları yerine getiren 45 kabul edilen yarışmacı arasından 20 finalist arasına girmeyi başarmış ve Türkiye’yi temsil ederek “Certificate of Special Commendation 1995” ödülünü 10 Haziran’da İsveç’te kazanmıştır.
Certificate of Special Commendation 1995